7 Eylül 2010 Salı

kısa kısa bi şeyler / son 15 gün

thierry mugler angel a men bühi bühi diyorum hüzünlendi kelebek dallarım


İnsanlar benle konuşmayı kendi istekleriyle kesseler de rüyalarında görmekten vazgeçemiyorlar. bilinçaltlarında yaşadığımı bilmek huzur verici.

adonis kasını göstermek için donunu kasıklarına kadar indirip fotoğraf çektiren erkeklere hayranım. üstelik bunu yapan sadece Türk erkekleri değil!

bu meyıllardan bıktım yağhu. bi göğüslerimi büyütüyorlar bi penisimi...hangisiyim bi karar verin.


bir gecede 3 kere üst üste Twilight Moon'lu bilmem neyi izledim. Otobüs yolculuğu sayesinde. Yine de yaşıyorum!

‎'kadeğğr kadeğğr' diye aşağıdan yukarıdaki balkona bağıran teyzecim, dilin kopsun... 2010'da haylağ böyle tipler var. tamam kesin gidiyorum İngiltere'ye. let dı beyin göçü rul yukey bitçz


to cut or not to cut anketim sonuçlandı: erkekler kestirme, kızlar azıcık ucundan aldır diyorlar... azıcık ucundan aldırıp iki tarafı da kırmamış oluyorum.


arkamdan konuşanları arkam dinliyor.


İbrahimoviç seni hiç özlemiyoruz emin ol...

BEN: Anne şu yemeği düzgün yapar mısın yea? Yarın bir gün müstakbel eşim Vedat'ımı (Vedat Milor) yemeğe çağırınca ne diycem ben ona???
ANNE: Dede dersin...
BEN: ... :/


Kendi diline hakim olamayan tek millet biziz herhalde. HERKEZ nedir arkadaşım? HERKES nasıl HERKEZ olabilir? Anlamlandıramıyorum ben sizi. Hayır eklerden geçtim artık, umudum bitti. Ama HerkeZ? Bunları nasıl üniversiteye alıyorlar ya! Ben olsam ilkokuldan atarım! Üf püf de üf püf!

gözüne limon sıkan kızlarla tanışıyorum. mecaz değil gerçek. 'parlasın diye göz bebekleri' hem de.
arkadaş çevreme hayranım gerçekten. birbirinden renkli kişilikler.

Cam şişe Coca Cola ne zaman litrelik Coca Cola'dan ucuza gelecek? Her seferinde hesap yapıyorum ama kurtarmıyor. Bir gün zengin olursam kasa kasa alıcam mahalledeki çocuklara dağıtıcam ahasahaushau

21 Ağustos 2010 Cumartesi

FeyzBok


''feysbuğğk feysbuğğk her gün arağdım durduuğğm....'' İsmail Yk /2009/

2007'den beri değerli bir facebook kullanıcısı olarak herkesin söylediği klişelerden ibaret cümlelerim var benim de...Değerliyim tabii ki her gün kontrol ediyorum.
Canımı sıkan şeyler çok oluyor burada ona değinmek istiyorum aslında
:/ Giden yer belli ama adrese ulaşımda problem oluyor bazen. En iyisi buradan yazmak sanırım. Neredeyse sevdiğim herkes okuyormuş bunları çünkü; teşekkür ediyorum minnoşcuk pıtırcıklarıma : ) [CUD LOV HARİÇ!! Küsüm O'na HUHH]

Ben siteyi sevmiyorum. Ama neden üyesin dersen lanet olasıca oyun ''Pet Society''e fena takılmış durumdayım. Bir de Canıtın'ı takip ediyorum tabii ki... İşte bakıyorum kimin fotoğrafına yorum yapmış, ne yazmış, kim ona yorum yapmış, kız güzel mi, asılıyor mu, seviyeli bir birliktelik mi yoksa her an bir aşk doğabilir mi vs... (bu açıklama memnun değilsin de neden üyesin diyenlere ibret niteliğinde bir mesajdır...)

Buradan tesadüf eseri birkaç tane kafa insanla da tanıştığımı söylemek zorundayım. Facebook mu var bir tek orası ayrı... Gerçi rastgele konuştuğumuz kişi sayısına oranlarsak feci şekilde üzücü bi durum ortaya çıkıyor ama bardağa dolu tarafından bakmakta fayda var. Yoksa depresyon hırkasını çıkaramayız.


İLK ÖNCELİKLE söylemek istediğim şey bu doğum günü denyoları. Ben kutlarken mesela kimi insanları (listenin %10'u gibi) ''A doğum gününmüş, facebook söyledi. Kutlu olsun'' falan diyorum. İstersem. Kopya çektiğimi belirtiyorum yani. Başka türlü okulda bi günaydın demeyi bile lüks gören insanların doğum günlerimizi milli bir sevinç coşkusuyla kutlamasını açıklamaya imkan yok zira...Ama bu kifayetsiz samimiyetsiz süprüntüler; listelerindeki herkesin doğum gününü aynı dileklerle kutlayıp kendilerine de aynı şekilde geri dönüşü olmasını bekleyenler. Komikler & reziller. Yani en az 18 yaşında olan kişilerde böyle davranışlar görmek üzücü bence. Aslında bunlar dünyadan defolup gitse kimsenin umrunda olmaz, bunları biliyor muydunuz?

Yavşak ilkokul ve lise arkadaşları var bir de mesela. İşte kızlarla çektirdiği fotoğrafları (sadece yavşak olanlardan bahsediyorum dikkatli olun) koyup; ''çok özledim canım yhaws'' diye altına not düşenler...Facebooktan önce yolda görüp konuşmayanların sırf birbirlerinin fotoğraflarına bakıp nasıl bir değişim olduğunu görmek istemeleri üzerine art arda arkadaşlık isteği göndermeleri pek acayip...


Sevmediğim bir sürü insanın, en azından önyargıyla yaklaştıklarımın aslında ne kadar kafa olarak bana yakın insanlar olduklarını da öğrendim bu sayede...Sürpriz!


Sevdiğim birçok insanın da aynı şekilde yaptığı kaşarlıkları & yavşaklıkları daha net görmemi sağladı. Yazım kurallarından birini bile bilmeyen insanlar olduklarını öğrenip soğudum mesela...Her boka yorum yapan civelek tipleri de öğrendim buradan..Her kız fotoğrafına altına copy paste yapılmış yorumlu tipler onlar...Yolda gördüğü her kıza aval aval bakanları hatırlattılar bana...İnsanların ne basit ilişkiler
(?) yaşadığını da gösterdi. Kimin kime mavi boncuk dağıttığını, kimin kime kaşla göz arasında yılıştığını, dönen gizli kapaklı meseleleri...Kapağını kaldıracağımızı hiç düşünmeden yapılan anlamsız hareketler bunlar...

He ne embesil insanlar olduğunu da gösterdi hayatımda. Ne embesil videolar paylaşılıyor, ne embesil iletiler var anlatamam! [Anlatmaya gerek de yok sanırım zira herkesin listesi böyle]


Halbuki feyzbık'ı
sevgili İsmail Yk'nın şarkısındaki gibi kullansalar da kabulümüzdü bizim...

Kısacası;
Feysbuk aslında olmayanı göstermedi, samimiyetsizlikleri belirginleştirdi. Çoğu pisliği açık etti. Biz suçlayacak bir yer arıyoruz çünkü canımızı acıtıyor gerçekler. Ama yine de çok iyi oldu, çok da güzel iyi oldu tamam mığ?

Evet. sözün özü; ilk-öğretim, orta-öğretim, yüksek-öğretim... bunlar önemli şeyler. O yüzden anne babalar çocuğunun kafa yapısına, potansiyeline bakıp hangi çevrelerde rahat eder, nasıl insanların arasında yıllarını geçirmeliler diye düşünmeliler. Ona göre varını yoğunu biriktirip çocuklarına düzgün gelecek hazırlamalılar. Böyle olmalı aslında, evet. Doğrusu bu. Ben zaten bunun için yazdım bunu...

18 Ağustos 2010 Çarşamba

{Bizzat Kendi Seçmelerim}


''Hafızaya yerleşecek özel-yerleşik bir ifadesi yoktu. Görülüp hemen ardından unutulan bir çehreydi. ama belirsiz ve hiç bitmeyen bir anımsama hissini uyandıran bir unutuştu bu. Her ani tutkunun ruhunun herhangi bir vakitte belirgin imgesini o yüzün aynasına düşürmemesinden de değildi bu- o aynada, ayna benzerinde tutku kaybolunca hiçbir izin kalmamasındandı.''

''Yaşıyordum ama bir ölünün nitelikleriyle - ölüydüm, bir canlının eğilimleriyle - yeryüzündeki anormal bir yaratıktım - son derece sakin ama nefessizdim.''


''Apaçık ve hazır olanı reddedip uzaktaki ve belirsiz olanı yeğlemek insan doğasının sapkınlığının bir özelliğidir.''


''Bir basamak! Küçük, küçücük bir basamak! İnsan yaşamının merdivenindeki böyle küçük bir basamak ne kadar da büyük bir mutluluğun ya da acının belirleyicisi olur sık sık!''


''Varsa! Ne acıklı bir sözcük! İki hecede ne büyük bir sırlar ve anlamlar ve kararsızlıklar ve belirsizlikler dünyası gizli!''


''Bütün bunlar - şimdi bilinene dönüşmüş olan bilinmeyen - üstünde tahminler yürüttüğüm geleceğin görkemli ve belirgin bir şimdiki zamana dönüşmüş olması, taşıyamayacağım kadar ağır yükler...''

''Gerçek; gücünün saflığıyla ve müthiş görkemiyle ayağa kalktı ve bilgeler önünde eğilip ona taptı.''


''Aramızdaki yakınlık arttıkça, onun ruhunun derinliklerine daha fazla indikçe, tek ve bitimsiz bir hüzün yayılımıyla tinsel ve fiziksel evrenin tüm nesnelerine karanlık saçan bir zihni neşelendirmeye çalışmanın boşunalığını giderek daha acı bir şekilde anladım.''

''İnsanların olgunluk çağlarında çok küçük yaşların olaylarından geriye pek izlenim kalmaz genelde. Her şey gri gölgelerden ibarettir - zayıf ve düzensiz anımsamalardan - küçük zevklerin ve tuhaf acıların belirsizce yeniden toparlanmasından.''


''Karanlık vadileri, gri kayaları, sessizce gülümseyen nehirleri, huzursuz uykularda iç geçiren nehirleri, huzursuz uykularda iç geçiren ormanları ve hepsine tepeden bakan gururlu, uyanık dağları seyrederken -bunları hem ayrı ayrı, hem de devasa bir canlının parçaları olarak görmeye bayılırım. Bu öyle bir bütündür ki şekli (küre) en kusursuz ve en kapsayıcıdır. Yolu yakın gezegenlerin arasından geçer. Uysal cariyesi aydır. Dolaylı efendisi güneştir. Yaşamı edebiyettir. Düşünceleri bir tanrınınkidir. Hazzı bilgidir. Yazgısı enginlikte yitmiştir. Bize ilişkin farkındalığı bizim beynimizi istila eden mikroskobik hayvancıklara ilişkin farkındalığımıza benzer. Bu yüzden onu tamamen cansız ve özdeksel olarak görmek zorunda kalırız. Herhalde o mikroskobik hayvanlar da bizi öyle görmektedir.''


''Ancak bu kötülük, ister istemez temel kötülükten; Bilgi'den doğmuştu! İnsan; hem bilip, hem de direnmeyi beceremezdi!''


(Monos ile Una'dan)
''Una: ''Ölüm..İnsanların mutluluğuna karşı ne gizemli bir engeldi. İnsanlara ''yeter, buraya kadar!'' derdi. Birbirimize olan aşkımızın bağırlarımızda yanan ateşi - onu ilk kez hissettiğimiz sıralarda nasıl da kendimizi kandırır, mutluluğumuzun onun gücüyle daha da artacağını düşünürdük! Ne yazık ki o güçlendikçe, kalplerimizdeki birbirimizi ayıracak olan o habis saatin hızla yaklaşmasının korkusu da arttı. Bu yüzden bir süre sonra sevmek acı verir hale geldi. Birbirimizden nefret etsek daha iyi olurdu.
Monos: Bu acılardan basetme Una! Artık benimsin, sonsuza dek benimsin!
Una: Ama eski acıların anısı, şimdiki mutluluklar değil midir?
Monos, seni anlıyorum. Ölünce insanoğlunun tanımlanamaz olan şeyleri tanımlamaya ne kadar eğilimli olduğunu fark ettik. ''



derinden not: All that we see or seem is but a dream within a dream : )

17 Ağustos 2010 Salı

Yalnızlık



Merhaba sevgili Bilög, nasılsın?? Bende de ne tıkırtı varrr ne sıkırtı varrr. Fark ettim ki birkaç kişi (ismini vermek istemeyen Lokurlar) seni takip ediyormuş. Utanmadan söylediler. Ben olsam gizli okurdum ya bu insanları anlamak da güç. Ne bileyim o kadar yazdım ben bu bilöğü özel tutmak istiyorum, kimi hüzünlü kimi sımsıcak anılarımı, anektodlarımı, Erdem Bey'den aşırdığım ancelina coliğ-biğred pit fıkrağğlarımı yazacağım, psikolojik sorunlarımı anlatacağım bilmem ne dedim. 'aaa evet ben okudum takip ediyorum seni' falan dediler. Ayıp yani insanın biraz utanması olur. Bende var şahsen. Bugün dikkatimi çekti; mesela kızlar sırf bu ossurbiryan diye tabir ettiğim bazı arkadaşlar yüzünden (ossurbirci arkadaşlarıma hiçbir lafım yok, benim lafım kardeşim dediği kızlar üzerine fanteziler kuran ossurbiryan arkadaşlar) istedikleri dekolte bölgelerini açamıyorlar. Çocukların gözleri doğrudan memeye kayıyor, kadınlar da rahatsız oluyor haliyle. Yani hoşlanmadıkları bir adamın orasını burasını uzun uzun incelediğini fark eden NORMAL bir kadın (teşhirci değil) bundan hoşlanmaz. Rahatsızlık duyar. He hoşlandığı bi adam bakarsa çok hoşuna gider ama çaktırmaz. N'apsın çaktırsın da adını mı çıkarsın sevgilisi. Erkek milleti değil mi hepsi aynı diye sonra gelip bana ağlıyorlar ya :/ Bende bu konuda utanma yok gerçi, bir müddet sonra alışılıyor. Niye utanan kadın oluyor anlamıyorum ki?? Bakan adam da utanmamalı. Ama inceleyenler fena. Bir dikkat edin bak, nasıl bakıyorlar...Öyle bakan olursa elinizle şıklatın, böyle gözlerinize doğru, bana bak dercesine. Ama tabii ki abartırsa. Sonra kal geliyor vallahi. Denedim; komik olmuştu. Yıl 2010 hala gerdanıyla gurur duyamayan bir kız olarak yaşıyorum. Kötü espiriler dönüyor işte ''o kapatamaz orasını ateş basıyor'' yok efendime söyleyeyim ''göğsünü gere gere dolaşıyorsun yine Merveee keh kehhh'' gibi çirkin, kifayetsiz, yersiz insanlardan çıkan çirkin kifayetsiz yersiz söylemler. Virgülleri sen koy arada tamam mı üşeniyorum gece gece zaten bi buçuk gözlüyüm.

Neyse işte ben de dedim ki o zaman linkimi vereyim ortaya, giren girsin buraya. (yol geçen hanı diye bir bilög ismi olurmuş aslında) Yiğidin malı meydanda olur ne de olsa. Verdim linki her yere. Tıklayını öpücükleyeceğim! Tamam la kaçmayın öpücüklemem : (
Ben aslında yalnızlık ile ilgili bir yazı yazacakmışım, başlıktan gördüğüm kadarıyla. Ama bu konular nasıl memelere kadar geldi ben de anlamadım. Kelly Brook'u gördüm sinir oldum bugün yine vücuduna, ondan böyle oldu sanırım.
Asabımı bozuyonn abla yağğ!
Şimdi bu konumuz değil, yalnızlık demiştim evet. Yani bu meret bulaşıcı hastalık gibi. Mesela ben Nirvana'nın Smells Like Teen Spirit marşını ne zaman dinlesem yalnızlık temasını hissederim. Ay fill sıtuğğpidd en kınteycıss diyince böyle bi yalnızlık havası alıyorum. Işıklar sönünce yaşadığı yalnızlığı çağrıştırıyor herhalde bilmiyorum. [ araypi kört kobeyn. seni çok seviyorum. ve özlüyorum. nedense ]
Bir yandan kışkırtıcı bir tarafı var. Sürekli düşünebiliyorsun mesela yalnızken. Bozulmasına imkan olmayan bir konsantrasyon. Bozulsa n'olur ki yine yalnızsın? Zararın en fazla kendine. Böyle bir ömür boyu yaşayabilirim ben diyorsun.
Bir yandan aslında yokmuş gibi. Çünkü paylaşım var ortada: Kendin. Kendinle paylaşıyorsun her şeyi. Çünkü insanı ancak kendisi tam olarak anlıyor. Beni tanıyorsun sen dediklerimiz bile aslında ne kadar yalan kendimiz varken...Kendisi mutlu ediyor insancığı. (Tam tersi de geçerlidir) Ben her zaman 'salak' gözüyle bakmışımdır mesela; ben kendimi anlamıyorum ki diyen insanlara. Ben de yapıyorum bu salaklığı sıklıkla. Bal gibi anlıyorsun da anlamamazlıktan geliyorsun sevgili Lokur...Ben kendimi kendimle paylaşmaktan daha fazla hiçbir şeyden hoşlanmıyorum desem yeridir. Bir film izlerken içimdeki Merve bundan aşırı derecede zevk alıyor, bir şey okurken Merve zevk alıyor yine, Merve yazıyor bunları ve mutlu oluyor falan. Tamam zeki, komik, entellektüel, sofistike, çekici, seksi kısacası mükemmel bi insan olduğumu herkes biliyor bunun farkındayım. Hani zor kadınım kabul!!! Zaten paylaşabileceğim alanlar da zor alanlar şimdi allah için. Öyle zeki, dürüst, Poe okuyan, Muse dinleyen, en sevdiği film Donnie Darko olan, sinemadan anlayan (david lynch, stanley kubrick vs), kumralımsı, deli deli bakan, güzel saçlı, mükemmel gülüşlü ve üçgen vücudunu benimle paylaşmak isteyen bütün heteroseksüel erkeklerle her şeyimi paylaşmaya açığım bunu biliyoruz tabii ki (Bilmeyenler ya da hatırlatmak isteyenler; bunu emesenlerinde ileti yapabilirler. Başvuru 537 833 ile başlayan numarama beyler biliyorsunuz) falan ama...Bunlar da bi yere kadar... Ben yine kendimi kendimle paylaşmak istiyorum yağ! Beni bi tek kendim sıkmıyor : ( Seni seviyorum Kendim : (
Ben bunları dillendirince ''kessss düşünmeyiii yeterrr'' gibi kırıcı, gücendirici, kimi zaman hüzünlendirici, sıcak, sımsıcak cevaplar işitiyorum. :/ Ama hissedince de bi kâra geçmiyor ki insan. ''ehe ehe ikisinin ortası olmalı'' gibi sıradan cümlelerle gelmeyin bana. Hayat net olmalı. Ayarsız bi netlik. Flu netlik. Anlatabiliyor muyum?? Ve diyorum ki bazen; ben aşık olamayacağım asla, bu gerçeği kabullenip yaşamıma devam etmeliyim. Aklım başımdan gitmeyecek hiçbir zaman. Yalnızlığımı özleyince hayatımdan insanları kovasım geliyorsa olamam ben aşık falan. Bencillik midir ki bu? Ve yine bazen; bir bakıyorum ki aşık olmuşum. Sonra Şekspır gibi 'Ahh içimdekiğ yüğceğğ Bıleyır Valdorf! Daha ne kadar Çak Bes'in peşinde sürünmek istiyorsun?' diyorum kendime. Bu sefer üzücü bir şeye dönüşüyor mutluluk. Feyzbıkta biriyle ilişkiye girmiş olan adını vermek istemediğim kankam :C :E :M :R :E (bunlar sımayli yanlış anlaşılmasın...) onu da mesela tebrik edesim gelmedi içimden. ''Ulan gel tebrik et feyste [Feys diyo evet : ( ]'' dedi. Zorla like dedirtecek bana. Ben der miyim LAYK?? ''Şimdi mutlu gibi gözüküyorsun ama geçici, çok heveslenme'' yazdım. Enişte bozuldu galiba! Nasıl üzüldüm anlatamam : ((((( Gerçekleri görmekle kalmayıp dillendiren dürüst bir kadın olmak bu dünyada tahmin edemeyeceğin kadar zordur Lokur! Sen sen ol; benim gibi olma. Sen; sen ol. Boşver beni. Güzel bi şey değil dürüstlük. Karşılığını göremeyeceğin şeyi niye veresin insanlığa, değil mi? Hak edene verilir! sloganın olsun...
Bu saçma sorunlarımı sevgili Tuna Kiremitçi'ye mi sorsam sevgili Aşk Doktoru Mehmet Coşkundeniz'e mi karar veremiyorum ahahahaha neyse...embesiller kitap yazıyor, ben bilög yazıyorum. Gerektiği gibi ağğğdil bir dünyağğ! Her şeyiyle hemi de...


derinden not: Nirvana'yı bir kez bile canlı izleyemeyecek olmak bana acı veriyor Lokur...



mağdem Kört Kobeyn aşkımdan bahsettik, her dinlediğimde ağladığım bir performansını izletmek isterim isteyene...


16 Ağustos 2010 Pazartesi

düz mantık saçmalıkları



ben düşünüyorum bazen. mesela aşırı dozda kötü koku içinde 2-3 gün kalsak ölür müyüz? kusmuk dolu bir oda düşün mesela. hığ?
peki ya ''insan eti pişirilince nasıl kokar? ter kokarmış gibi geliyor bana. acaba insan eti lezzetli midir? yiyen lezzetli diyormuş ama kime göre neye göre. gerçi yemem tabii ki ya. ne bileyim tuhaf gelir kendi etimi yermiş gibi. ben yerken aklıma kesin en sevmediğim insanlar gelir. ne bileyim bu Avril Lavigne'in eti falan diye kolu bacağı gelir iğrenç karının. iyy tiksindim şimdiden insan etinden. hayvan etini yiyiyorum hatur hutur ama, insanlık işte, ben de o bencil yaratık sürüsünden biriyim. gerçi birinin etini yiyeceksin ama kiminki olsun bu deseler kendimi tatmak isterdim. hahaha ne megaloman bi ineğim yağ! megolaman mıydı yoksa o? yine karıştırdım ak. neyse nereden bu konuya gelmiştim. he et. yok ama ya yemem. büyük konuşmak da istemiyorum ama şimdi. insanın ne hale düşeceği belli olmaz. bi adam depremde enkaz altındayken havluya işeyip çişini sıktığını & içtiğini söylemişti. hayat bu. gerçi ben öyle bi duruma düşecek kadar aç kalacağımı sanmıyorum. açlıktan ölmem gibi geliyor. yeteri kadar karbonhidrat var vücudumda. yağlarım da cabası. hatta başka bi şey yok. yağ ve karbonhidrat. böyle bi canlı ölmez, sürünür. bak ölümden çok bahsettim. çağırıyor olmayayım? otobüs kaza yapmasın şimdi? ben şu anda ölürsem en çok bu otobüs camının kırıklarının suratıma sıçramasından korkarım biliyor musun? annemin ''cama basma, orada cam var, cam kırıkları vücudunda dolaşır'' gibi küçüklüğümden beri empoze ettiği iğrenç zehir kanımda dolaşıyor. nasıl psikolojime işlemiş la. inşallah ben anne olursam böyle bi kadın olmam. olmam da sanırım. iyi bir anne olurum gibi geliyor. yani ne bileyim anne olmak istemiyorum ama ya hamile kalırsam? sıçtım o zaman resmen. aldıramam ki ben çocuk. yani büyük konuşmayayım aldırmak zorunda kalmak da var. ama klasik dizi kadınları gibi çocuğumu doğurup tek başıma bakmaya çalışırım sanırım. ne kadar cool (H) ne bileyim neticede klişe de olsa bi canlının ölümüne sebep oluyorsun. milyonlarca sperm arasından birinci gelmiş yazık günah dhajshja ömür boyu başıma bela bi çocuk almayı o suçluluk duygusuna tercih ederim gibi. nasıl bakıcam lan? aman öf, neyse ne, şimdilik böyle bi tehlike yok sonuçta. hem belki çocuğum hayatıma güzellik katar. dexter'ın bile çocuğu var sonuçta. pardon yine bir dizi olduğunu unuttum. iyi şeyler düşüneyim ki iyi şeyler çağırayım. ya ölürsem kim arkamdan ağlar diye de düşünmüyor değilim. ne kadar yasım tutulacak sanki. gerçi beni sevenler olmasaydı hiç tereddüt etmiyorum intihar ederdim. bi sn bile düşünmeden. arkamdan bi felç melç gelir anneme sonra abimin başına kalır yazık. yani insan -en azından ben- ağız tadıyla bi intihar bile edemiyorum! bipeyim böyle hayatı emi! hayatıMı sonlandırmak bile başkalarına bakıyor. bıktım bu hayattan bühü bühü. ulan ölmekten korkmuyorum da şimdi şu kadının çocuğu falan var kucağında küçücük. ölürse nolur ikisi birden? ya çocuğu ölse? ya da hadi çocuk kurtuldu diyelim, öbür türlüsü daha beter. pezevenk babası iki saattir bi bacağıma bi memelerime bi yüzüme bakıyor hayvan oğlu hayvan trinity oldu resmen. hayır karın ordan fark etmiyor mu sanıyorsun genç kızları kestiğini gebeş? öyle ayakta duruyor kadınceyiz çocukla, pezevenk kız kesiyor. karısı da pek bi güzel lan bu herifte ne bulmuş acaba. karakterinde bi bok olmadığı yüz metre öteden belli çünkü. hayır lan yaşlı erkekleri seviyorum ama evli olanları değil tabii ki. o kadar abartmadım. ne yüzsüz ya hala bakıyor. bu şimdi ben buna bakıyorum arada rahatsız oluyorum diye bu kendisine baktığımı sanıyor salak. ben de poğkır feys, uyuz olduğumu belli etmeme uzmanı oldum bu insanların arasında. insan erkek arkadaşlarıyla gezince böyle şeyler azalıyor işte. ben kendime bi kanka daha bulayım. gay olsun bu sefer mümkünse. yoksa yalnız kaldım resmen. bu kız ne zaman fark edecek babasının bir it olduğunu acaba? sonra bütün erkeklerden nefret edecek. belki de lezbiyen olur. yavrum ya.. dur yer vericem ben bunlara. babasıyla yan yana olma riskine dair kalkıyorum...
Kadın amma müteşekkir oldu la alt tarafı koltuğumu verdim. nerden benim koltuğum oluyorsa? ahahaha iki dakikada sahiplendim koltuğu. 10 dk sonra bambaşka birinin koltuğu olacak halbuki. hayatımda ilk defa yer veriyorum galiba. acaba acıdığımdan yer verdiğimi hissedebilir mi? hiç sanmıyorum. aklında kim bilir ne dertleri var. amca hala bakıyor ulan ne yüzsüzsün sen yağ. ne sapık bi milletin içinde yaşıyoruz kardeşim. italyanlar bile daha az asılıyor. en azından yakışıyor adamlara. sapıklık değil, flört. velet de tatlı bi şey ama besbelli ki baş belası. hem anadan bi şey almış hem babadan. ay sarışın da yeğğrim seni şıllık. nasıl da tatlı gülümsüyo bana. sevdi beni küçük şey : ) acaba Jonathan'ın evlenme teklifini kabul etseydim nasıl olurdu hayatım? sarışın olur muydu çocuklarımız? aman yok iyi ki düşünüp taşınmışım. daha doğru düzgün dilini konuşamıyorum adamın. hem o da beni tanımıyordu doğru düzgün. öyle evlilik mi olur? bir de geçenlerde diyorum ki ''bak aramızda bi sürü engel var'' hede hödö her zamanki mantıksal şeyler, adam bana ''you are making them'' diyor. ne suçlayıcı bu erkekler yeağ. sanki ben ona dedim git ingiltere'de doğ, orada yaşa, başka dili konuşalım...daha önceden tecrübe ettiğim şeyler bunlar hem. bilmiyor muyum iki gün sonra ''aramızda mesafe var bıdı bıdı'' diye geveleneceğini? aman allah korusun bi kere daha duymak istemiyorum bi ton bahaneli ayrılamayan zavallı erkek zırvalarını. ölmeden önce küs de gitmek istemem aslında Uğur'la yağ. bi mesaj mı atsam? yaşarsam sarhoştum hatırlamıyorum derim olmaz mı dhjakdhj tamam be üff atmıyorum. o merak etmiyorsa ben niye edeyim di mi ama? hayır silinen benim zaten her mecradan yağhu daha arasam mı diye düşünmem bile büyük avanaklık. evet aşık olunca salak oluyorum kesinlikle. aşık olmamak için elimden geleni yapıcam bundan sonra! ama ölmeden bi yüksek sesle seni seviyorum diyemedim ona yanarım ahuhauaha duygu yoksunu gidiyorum sevgili otobüs. şu yandaki çocuğa mı desem acaba? pek güzel omuzları varmış! nerede & hangi koşullar altında yaptı acabağ?? ayy ay-podumda da ''need you know'' çalıyor. ben isterdim ki ölürken bitır sıviğt senfoni çalsın. ama değiştirmek için elimi şey yapamam aşağı şimdi. çok sıcak. yapış yapış oldum. bunu da abime bırakayım onun aypodu dandik. az cigabaytlı. sıkıştı çocuğun şarkıları euhuhsuha aaa bak bi de vasiyet hazırlayacaktım görüyor musun? __organlarımı bağışlıyorum, cdlerimi paylaştırıyorum, cenazemde herkes oynasın istiyorum istediğim şarkıların listesi eşliğinde, hiçbir masraftan kaçınılmasın, herkes siyah uzun kollu gömlek giysin, küllerim yakılsın, kırmızı bir kutuya konulsun sonra Ellın Poğ kitabım ve Cude Lov dvdlerimle beraber Niagara'yı gören bi yere gömülsün istiyorum. Kırmızı ve siyahın hakim olduğu bir cenaze istiyorum, ağlayan cenazeden atılsın, EMREDİYORUM!!__ falan yazacaktım. ulan ölürsem bi avokado yemeden gitmeyeyim diye geçenlerde avokado aldırdım anneme. ahaha yemeyi bilmediğimden hiçbir bok anlamadım. ısırayım gitsin dedim. tabi öyle yenmiyormuş. bi ton prosedürü var lan meyvenin! bari yanına kullanma kılavuzu da koysalardı. ben öyle iğrenç şekilde ısırdım ki bi daha egzotik lafını duymak istemiyorum. ama mango yiyemeden ölücem : ( canım lila pause çekiyordu çilekli bak bulamadım onu da günlerdir marketlerde : ( migros'un önünde ineyim yaşarsam la. lila pause yemeden ölmek istemiyorum. çok güzel kokuyor çilek çilek! ENEEEĞ gelmişim eve, durdurayım bari. bi otobüs yolculuğunu daha atlattım! çok şükür uçan spagetti canavarı'na.''
siz düşünüyor musunuz böyle şeyler otobüste? koku uyarıcı bi şey. bak nasıl uyarmış benim nöronları. seviyorum ben kendimi.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Home Bitter Sweet Home


Kısa kelimeleri seviyorum. Bir çırpıda söylenebiliyorlar. Sonra boylarına göre büyük anlamlar içeriyorlar. Cümle olumlu anlam taşır gibi gözükse de seni ters köşeye yatırmak istiyorum sevgili Lokur. Bok da kısa bak. Ama ne boktan bir anlamı var değil mi? Kötü kokuyu çağrıştırıyor bir kere doğrudan. Ay pardon unuttum kızların sıçmadığını. Bok da neyin nesi kuzum?
Girişi yine boş yere uzattım svg Lokur ama bilog benim değil mi? Beğenmiyorsan okumazsın. İlla ki bi taliplisi çıkar. Ben de ona yazıyorum. Neyse...
İşte ev de benim için kötü anlamlar ifade eden kısa kelimelerden. Bir yerde eğlenirken evden aramaları, eve gitmek zorunda olmam ya da arkadaşlarımdan birinin eve gitmek zorunda olması çok tatsız geliyor. Türettiği kelimelerden de pek hazzettiğim söylenemez. [Evlilik, evlilik sözleşmesi, evsiz, ev yemeği, evcilik, ev telefonu, ev arkadaşı, Eva Mendes?...]
21 yaşındayım ve son 3 yılım diğerlerinden daha çok bunalıma Ev sahipliği yaptı. Kendime göre haklı sebeplerim var, bir yandan her insan yavrusu gibi farkında olmadan abarttığım sebeplerim de var. Bunları daha net görebiliyorum. Artık iyiyim tabii ki ama bu son senelerde evimle daha çok haşır neşir olma fırsatını yakaladım. En azından diğer yıllara nazaran. [Biraz gezentiydim de ayıptır söylemesi] Gözlemlediğimde dikkatimi çeken bazı detaylar oldu. Bahsetmek istediğim şeyler bu ayrıntılar.

Mesela ben uyku hali haricinde gecelik, eşofman gibi şeylerle dolaşmaktan nefret ederim. Uyanır uyanmaz altıma bi kot pantolon ya da üstüme bi elbise gibi gündelik kıyafetler geçirme taraftarıyım [ama evde Bihter Ziyagil gibi dolaşmıyorum yine de : )] Belki de uykuya düşkün olmadığımdan bana onu hatırlatacak şeylerden uzak durmaya çalışıyorumdur... Fakat bu hareket evde 10 günden fazla zaman geçirenlere göre değil, bu hususta uyarmalıyım sizi. Bir kere geceliğin etek kısmı çok hoş bir şeydir. Bu duyguyu maalesef sadece kadınlar tadıyor, buna çok üzülüyorum. Erkeklerin de yaşaması gereken bir his. Onlar da insan canım! Üfül üfül uçuşan etek... Giymeniz taraftarıyım beyler.. İşte bu gecelikleri falan böyle abuk sabuk terliklerle kombine ettikten sonra içinden çıkabilene aşk olsun. Yani selülitlerim falan olmasa [gün geçtikçe çoğalıyorlar : (] öyle dolaşacağım her yerde. Ev adamı içine çeker...Tıpkı Teletubbies'teki gıcık süpürgemsi şeyin yemeği yuttuğu gibi...Ama sizi kurtaracak ne bir Tinky Winky'niz vardır ne de Dipsy'niz : (

Diğer gözlemlediğim şey ise Ev hayvanına olan sevginin büyümesi. [bak bu türemiş halini seviyormuşum aslında] Nam-ı diğer petlerimize bir sevgili gibi bağlanıyoruz. Aslında kedimden başka bi başlık altında bahsetmek isterdim zira kendisi bahsedilesi bir kişilik ama burada ucundan birazcık koklatmak istiyorum. Başlarda kendisine hiç alışamamıştım ama artık dışarı çıkınca özler oldum. Ev insanı gereksiz şeylere alıştırıyor...
Bir diğeri aşk acısı gibi özlem gibi negatif duygulara karşı kişiyi daha hassas bir hale getirmesi. Gerçi ''depresyonun %50si insanların kendi kendilerine ürettikleri aslında var olmayan sebeplerden meydana gelir'' gibi bilimsellikten son derece uzak ama aynı zamanda realist bi tespitim var halihazırda. Bunu çok kişide gözlemlemedim şimdi depresifcik kardeşlerim bana kızmasın lakin haklı olduğum bir konu olduğunu düşünüyorum. Çok yakınımda depresyona giren insanlardan gördüğüm kadarıyla ürettiğim bir tespit. Kısmen uydurma yani... Eve kendini kapatmak da depresyonun temelini atıyor. Uzak durmak lazım, semptomlar belirmişken...
Tabii sıkıldığım zamanlarda ev çok iğrenç bir yer olarak geliyor bana yine. Okul zamanları hiç özlemiyorum mesela. Ama dikkatimi çeken bir husus var; Odamı özlediğim. Sanırım burada ortaya çıkıyor durum. Bana ait olanı özlüyorum. YatağıMı, OdaMı, BilgisayarıMı...Sahiplenmek her zaman mutsuzluk getirdi bana. Bilemiyorum belki mutlu olanlar da vardır aranızda. Bana hiçbir faydası olmadığını söyleyebilirim. [Karşımdakinin götünü kaldırmak hariç! Erkekleri tanıma konusunda çok yardımcı oldu emin olun...] Aksine manevi anlamda da götürdüğü birçok şey oldu. Kendime 'iyelik zevzeği' derim hep. Bir iyelik ekiyle çok anlamlar yüklerim ve gereksiz olduğunu hep kaybettikten sonra fark ederim. İyelik zevzeği olmak hiç hoş bi şey değildir sevgili Lokur...Ben yine aşık olacağım, yine sahipleneceğim ama sen yapma. Control'ün self kelimesiyle beraber kullanılınca yardırdığını düşünüyorum. -Önünde sonunda oduna bağlayıp duygulardan arınma tehlikesinin birazcık öngörüyle görülebilir olmasına rağmen- uygulanması gerektiği görüşündeyim ayrıca. Mutlu olursunuz en azından. Ne şekilde mutlu olunduğu önemli değildir ne de olsa...Hayat böyle manasız bir şey.
Sonunda anladım ki ben evi değil, içini sevmiyorum. Bana ait olmayışını. Gerçi belki istese olurdu ama bi seçme şansı vermediler ki eve... Ben isterdim ki kapıya anahtarımı sokup açabileceğim bir eviM olsun... Ama yok. Olması da mümkün gözükmüyor. Şans oyununun açacağı bir kapıdan ibaret gözüküyor en azından : ) Şu fotoğraftaki gibi bi şey olursa da pek şükela olur be Lokur...Bunu göl kenarında hayal ediyorum tabii ki. Kısfmet. Göl kenarında izole hayat özlemim hiç bitmez benim...
bu arada: MetaforlarıM; hayatıma anlam katıyorsunuz her geçen gün...Beni hiç bırakmayınız olur mu?
egz o egz o gosip görl

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Vivident: Hayal Kırıklığına Yer Yok!









Evet reklamını yapmak istiyorum Vivident'in başlıkta görüldüğü üzere. Yo hayır bana maaş ödedikleri falan yok ama hayatımda beni hiç yanıltmayan Vivident'e teşekkür etmek istiyorum sevgili Lokurlarım aracılığıyla. Bir kere bile hayal kırıklığına uğratmadı. Gerçekten beni tanımayan ama tanıyormuş gibi her hareketiyle mutlu etmeyi bilen tek şeyin bir sakız markası olması pek tuhaf. İşte bu yüzden şükranlarımı sunuyorum Vivident'e. İsterse dişlerimi ağrıtsın, isterse çürütsün umrumda değil. Her şeyin bir kusuru vardır.

şu ürünleri incelemenizi tavsiye ederim: http://www.vivident.com.tr/urunler.asp



bu arada bi not; facebook korkunç bi uygulama başlatmış. töbe bismilla böyle sağ tarafta kocaman Helena Bonham Carter'ın suratını çıkarmış ekranda, tag a friend diyip duruyor. töbe allam sen benim aklımı koru dinimiz amin.

30 Temmuz 2010 Cuma

Emmi Adayları

Başlıktaki kötü espiri için hepinizden özür diliyorum sevgili Lokurlar : ( Ama canım istedi yapayım dedim içimde kalmasın...Beni tanmıyorsan lütfen önyargılı olma, daha iyi şakalarım da var : (
Emmy Awards 2010 adayları hakkında birkaç şey yazmak istiyorum:


Outstanding Comedy Series
Curb Your Enthusiasm
Glee
Modern Family
Nurse Jackie
The Office
30 Rock
[Hepsine ucundan biraz bakmışlığım var, the office'i de çok severim. Ama gel gör ki Modern Family en komiği la! ]

Outstanding Drama Series
Breaking Bad
Mad Men
Dexter
The Good Wife
Lost
True Blood
[The Good Wife hariç bütün diziler hakkında fikrim var. Sözlükten gördüğüm kadarıyla the Guardian havası varmış. Seveceğimi sanmıyorum o yüzden. En çok Dexter Morgan felsefesini benimsediğim için gönül Dexter'dan yana. Lakin Breaking Bad izleyen birçok tanıdığım şiddetle tavsiye etmekte. Mad Men desen çok aldı biraz bıraksın artık diğerlerine! İyi dizi zaten. Lost'un da son şansı olduğu için bi kıyak geçerler gibime geliyor ama du bakalım]

Outstanding Lead Actor In A Comedy Series

The Big Bang Theory - Jim Parsons as Sheldon Cooper
Curb Your Enthusiasm - Larry David as Himself
Glee - Matthew Morrison as Will Schuester
Monk - Tony Shalhoub as Adrian Monk
The Office - Steve Carell as Michael Scott
30 Rock - Alec Baldwin as Jack Donaghy
[Bu zor bence. Şöyle ki; Steve Carell ve Larry David'e ayrı ayrı hayranım. Gerçek komik adamlar. Monk desen sıkıcı bi dizi olmasına rağmen Tony Shalhoub çok zamanını veriyor, sırf bunun için bile verilebilir : ) Matthew Morrison'a ise henüz hakim değilim, kendisinden özür diliyorum...Alec Baldwin almıştı hatırladığım kadarıyla birkaç sene önce, bir daha verilecek kadar gerekli değil bu ödül artık. Gönül Jim Parsons'tan yana. Rolü zor bi kere adamın, Sheldon gibi türünün tek örneğini herkes oynayamaz : ) O olmasaydı Big Bang Theory'i izliyor olmazdım. Dizi çok komik değil çünkü...Benim favorim yine de Charlie Sheen'dir. Çünkü 2.5 Men harika bir dizi. Ulan adama vermediniz gitti be yıllardır! Gösterip gösterip vermiyorlar... Kınıyorum hepinizi, aday bile yapmamışsınız bu sene...]

Outstanding Lead Actor In A Drama Series
Breaking Bad - Bryan Cranston as Walter White
Dexter - Michael C. Hall as Dexter Morgan
Friday Night Lights - Kyle Chandler as Eric Taylor
House - Hugh Laurie as Dr. Gregory House
Lost - Matthew Fox as Jack Shephard
Mad Men - Jon Hamm as Don Draper

[şu Friday Night Lights'ı izleyecektim güya bak yine karşıma çıktı...Şimdi bu da çok zor bi kategori. Benim birincim Matthew Fox tabi ki, o olmasa Lost yoktu benim için...Jack Shephard bi kere hayallerimin erkeği HUHH >

Outstanding Lead Actress In A Comedy Series
Glee - Lea Michele as Rachel Berry
The New Adventures Of Old Christine - Julia Louis-Dreyfus as Christine Campbell
Nurse Jackie - Edie Falco as Jackie Peyton
Parks And Recreation - Amy Poehler as Leslie Knope
30 Rock - Tina Fey as Liz Lemon
United States Of Tara - Toni Collette as Tara Gregson

[Julia Louis Dreyfus, Toni Collette ve Tina Fey arasında kaldım ama yine yamulmuyorsam Tina Fey almıştı. Gönül Julia'dan yana, zaten dizisi kalkmış diye duydum. Halbuse izliyorduk negzel. Toni Collette sonra da alabilir, acelesi yok ]

Outstanding Lead Actress In A Drama Series
The Closer - Kyra Sedgwick as Deputy Chief Brenda Johnson
Damages - Glenn Close as Patty Hewes
Friday Night Lights - Connie Britton as Tami Taylor
The Good Wife - Julianna Margulies as Alicia Florrick
Law & Order: Special Victims Unit - Mariska Hargitay as Det. Olivia Benson
Mad Men - January Jones as Betty Draper

[January Jones alır gibime geliyor, Kyra Sedgwick'e yamuk ağzı yüzünden vermiyorum Emmy'i. Ödül benim değil mi vermiyorum kardeşim HUHH Glenn Close'a da verilse üzülmem]

Outstanding Supporting Actor In A Comedy Series
Glee - Chris Colfer as Kurt Hummel
How I Met Your Mother - Neil Patrick Harris as Barney Stinson
Modern Family - Jesse Tyler Ferguson as Mitchell
Modern Family - Eric Stonestreet as Cameron Tucker
Modern Family - Ty Burrell as Phil Dunphy
Two And A Half Men - Jon Cryer as Alan Harpe

[Şu Neil Patrick Harris'e çok üzülüyorum la herkes Barney Stinson çok yaşa diye coşarken adama ufacık bi ödülü bile çok görüyorlar. Yüzü düşüyor zaten garibimin her seferinde. O alır gibime geliyor. Yalnız benim bu başrol olayına biraz kafa göz giresim var. Ted Mosby aslında başrolde görüküyor ama bayağı bayağı Barney Stinson'ın dizi. Adam alıyor götürüyor her bölüm. Yanlış anlaşılmasın Mosby'i de severim. Ama benim isteğim lütfen şu lead actor olarak Barney Stinson'ı koyun, supporting actor adaylarından biri de Marshall olsun! bunun haricinde tabi ki Ty Burrell'in alması lazım. hastasıyız mmmmmmmm]


Outstanding Supporting Actor In A Drama Series
Breaking Bad - Aaron Paul as Jesse Pinkman
Damages - Martin Short as Leonard Winstone
Lost - Terry O'Quinn as John Locke
Lost - Michael Emerson as Ben Linus
Mad Men - John Slattery as Roger Sterling
Men Of A Certain Age - Andre Braugher as Owen
[Michael Emerson kaptı geçen sene ödülü, artık almasın ne gerek varmış aynı ödüle? Ben Aaron Paul alsın istiyorum. İyi oynadığı için... Güzel gözleri ve sesiyle hiçbir ilgisi yok...]

Outstanding Supporting Actress In A Comedy Series
Glee - Jane Lynch as Sue Sylvester
Modern Family - Julie Bowen as Claire Dunphy
Modern Family - Sofia Vergara as Gloria Delgado-Pritchett
Saturday Night Live - Kristen Wiig as Various Characters
30 Rock - Jane Krakowski as Jenna Maroney
Two And A Half Men - Holland Taylor as Evelyn Harper

[annemiz bi denemiz Holland Taylor]


Outstanding Supporting Actress In A Drama Series

Burn Notice - Sharon Gless as Madeline Westen
Damages - Rose Byrne as Ellen Parsons
The Good Wife - Archie Panjabi as Kalinda Sharma
The Good Wife - Christine Baranski as Diane Lockhart
Mad Men - Christina Hendricks as Joan Harris
Mad Men - Elisabeth Moss as Peggy Olson
[Bu da Elisabeth Moss kesinlikle. Verin ulen kadına!]


Outstanding Supporting Actress in a Miniseries or Movie

Alice - Kathy Bates as Queen of Hearts
Temple Grandin - Julia Ormond as Eustacia (Temple's Mom)
Temple Grandin - Catherine O'Hara as Aunt Ann
You Don't Know Jack - Brenda Vaccaro as Margo Janus
You Don't Know Jack - Susan Sarandon as Janet Good

[ahah tabi ki Queen of Hearts]



Outstanding Animated Program
Alien Earths
Disney Prep & Landing
The Ricky Gervais Show
The Simpsons
South Park

[ikisinin de bu sezonu hakkında fikrim yok ama ikisi de hak ediyor. (SP ve Simpsons)]


Outstanding Art Direction For A Single-Camera Series
Glee
Heroes
LOST
Modern Family
True Blood
The Tudors

[e Lost kesinlikle. True Blood da fena değil ama hakkını yemesinler Lost'un]



Outstanding Casting For A Comedy Series
Glee
Modern Family
Nurse Jackie
30 Rock
United States Of Tara

[Modern Family!]

Outstanding Casting For A Drama Series
Big Love
Dexter
Friday Night Lights
The Good Wife
Mad Men
True Blood

[Dexter'ı da seviyoruz ama Mad Men bu ödül için daha uygun gibi geliyor bana]



Outstanding Cinematography For A Half-Hour Series
Gary Unmarried
Hung
Nurse Jackie
30 Rock
Two And A Half Men
Weeds

[bunu kesinlikle Hung'ın alması gerektiği kanısındayım. Göz var nizam var yani...Haksızlık etmesinler adama]



Outstanding Commercial
Anthem - Absolut
Coke Finals - Coca-Cola
Game - Mars Snack Food US/Snickers
Green Police - Audi
Human Chain - Nike
The Man Your Man Could Smell Like - Old Spice Body Wash


[Old Spice Body Wash bayağı bi ilgi uyandırdı, olabilir]



Outstanding Directing For A Drama Series
Breaking Bad - One Minute
Dexter - The Getaway
LOST - The End
Mad Men - Guy Walks Into An Advertising Agency
Treme - Do You Know What It Means (Pilot)

[e Lost'a versinler]


ve daha birrrrrrrrrçok ödül var sevgili Lokur'lar..sıkılmayalım...







29 Temmuz 2010 Perşembe


Unutulmaz şiirlerin, romantik klasiklerin, [klasik romantiklerin mi demem lazım? ayırt edemedim bunu şu anda, kafam dağınık] duygusal filmlerin, şarkıların sahipleri genelde erkeklerdir. Kadınların daha duygusal, erkeklerin daha mantıklı hareket ettiği iddiası neredeyse bilimsel olarak kabul edilen bir gerçek haline dönüşmek üzereyken nerede hata yapıyoruz, bu beceriksizliğin sebebi nedir diye kendi kendime sormaya başladım...
____________________________________________________________________

Erkekler için nedenler hiçbir zaman varlığını yitirmez. Örnek alalım K ismindeki erkeği. K, kariyer isteyen biri. Neden? Çünkü kariyer yaptığı vakit; insanlar ona saygı duyacak. Daha çok parası olacak. Zengin erkeklerin altına girmek için çabalayan birçok kadın olduğunu da biliyor. Kadınların onu gerçekten K olduğu için sevip sevmediğini düşünme ihtiyacı hissetmeyecek. Çünkü egosu & malum organı kabardığı için kendince mutlu olacak K...
____________________________________________________________________
E isminde bir erkek...Evlenmek istesin. [Mümkünse helal süt emmiş bir kızla : ) ] E erkeği %99 beceriksiz bir adamdır. Her Türk erkeği gibi annesinin elinde büyüdüğü için işlerini daha fazla tek başına halledemeyecektir. Kendine bir ev işçisi arıyordur.
Diğer bir ihtimal elinden yorulmuş, gerçek bi kadınla düzenli seks istiyordur.
Bir başka ihtimal kendisi gibi bir sevgilisi vardır, türlü tehditlerle evliliği empoze etmektedir. E'nin başka çaresi kalmamıştır. Yani bu beceriksiz erkek bir şeyler başarmak için evlenmek istiyordur.
____________________________________________________________________
G adındaki erkeğimiz güzel bir kadının peşinde olsun... Bu sevdiğini sanan erkeğin de bir sürü sebebi vardır. Ama düşünemeyecek kadar acizdir... Bunlardan en önemlisi kadının güzel olmasıdır. [Biyolojik sebeplere girmeyeceğim] Bir kadın güzelse onun peşinden kendisi gibi düşünen erkeklerin gideceğini bildiğinden ''ben başarmalıyım'' arzusuna kapılmıştır. [Erkekler aslında kıskanç da değildir. Kadının hoşuna gittiği için rol yaparlar. Ya da iyimser bi ihtimal olarak; bu bahsettiğim ben başarmalıyım arzusundan dolayı sevdiklerini ve dolayısıyla kıskandıklarını zannederler] Bu arzu o derece büyüktür ki; G kendini içki masalarına atmıştır.
Kadınla yatana kadar kul köle olan G, ertesi sabah bir yabancıya dönüşecektir. İlişkinin monotonlaşması, heyecanını kaybetmesi G için ''seksin azalması yani vericinin ayarlarının bozulması'' demektir...Çünkü G başarmıştır.
____________________________________________________________________
B, bakire kız tutkusunda olan bir erkek olsun. B, nasıl ki bir spor arabaya, bir lüks daireye, bir 'Mülk'e sahip olmak istiyorsa bakireye de aynı arzuyla kavuşmak istiyordur. Üzerinde hak iddia edeceği bir mülk olarak görüyordur..
Hani herkesin aklından ''hiç ayak basılmamış yer var mıdır?'' diye bir soru geçmiştir muhtemelen. Buradaki arzuya ego hakimdir, BEN basayım. Bir hiç olduğumu bana unuttursun bu iz. Halbuki bıraksa orayı tertemiz? Biraz egosundan arınsa ve sahte mutlulukları için hiç kirletmese o temiz yerleri...Zaten gerçekten keşfetmek için gelse o yollar kendiliğinden açılacaktır, ah ama bir bilse..
____________________________________________________________________
Julien Sorel de bir erkeğin elinden çıkmış bir karakterdir. Çünkü Stendhal erkektir & dürüsttür. Julien Sorel'i gerçek yapan da odur. Çalkantılı ruh hali, herkesi ve her şeyi yükselmek için birer basamak olarak kullanma isteği ezikliğinin ürünüdür. Bu tutkuya öyle dalmıştır ki asıl gerçekliği yani aşkı görmezden gelebilmiştir. J. Sorel kendinden sık sık nefret ettirir çünkü çok gerçektir...
Kendisine deli gibi aşık bi kadını, gerçek aşkı yakalama ve zamanında yaşama fırsatını sırf hırsları uğruna yok saymıştır. Julien'i başarı tutkusu, Madame de Renal'i ise aşk kör etmiştir...
____________________________________________________________________
Evet sevgili Lokur; G, K, E, B, J ve binlercesi...Bu kişilikler için sevmek yoktur. Çünkü kadın sever, erkek başarmak ister...
K için huzur budur, E'nin ise huzursuzluğu hiçbir zaman peşini bırakmayacaktır.. Sonuçta iki tarafta sınıfta kalır. Ama başarı nedir? Gerçek mutluluk nedir? Nerede bulabiliriz? Bu soruların cevabını düşünmekte fayda var belki de...
Daha ne kadar Chuck Bass'i kovalayacağız sevgili Blair Waldorf?


derinden not: bir de bu %90'lık genellemelere girmeyen erkekler vardır ki büyük ihtimalle bunu okuyordur. [keh keh keh] Kendilerini tebrik eder, bu yazının dışında tutar, gözlerinden öperim.

Merwishizm


Bilen bilir, ateistim. Aslında deisttim ama bu aralar değiştim. (keh keh keh) Bana göre bi din olmadığına karar verip içine girdiğim inançsızlık süreci sonrası bana göre bi tanrı da olmadığına karar verdim. Hani ne evrim ne fizik buna bir KESİNLİK getirmiş değil. Aciz bi şekilde ateizmi savunamam. Ama ben belirsizliklerden hiç hoşlanmam. Bu yüzden 'ay ya götü kurtaramazsam' diye bir dine, Tanrı'ya bağlı olacağıma kendi kurallarımı kendim yaratır, olduğum Merve'yi geliştirmeye devam ederim diye düşündüm. Zira ben erdemlerini dine göre ayarlayan zavallılardan olamadım hiç. (ay lav yu dawkins)
Her neyse. Merwishizm yine hayal edilen bi inanç şeklidir, inanmayanları yakarım diye bi şey söz konusu değildir.
Eleştirilerinize açık & ulaşılabilir bir Tanrı'yım onu söyleyeyim en baştan da böyle nasıl karizmatik & cool olacağım ayrıca insanlar bana ibadet edecek bilemiyorum...Tarikat gibi bi şey de olabilirim aslında. Ne istersen öyleyim, hayal et, nereye oturtursan orada kalırım...Zaten burası sanal, ben de sanalım, sen de sanalsın çok da tabii değil mi allağseğn??
Hani ben bir tanrı olsam nasıl günahlarım & sevaplarım olurdu onları bi düşündüm:


Günahlar
-Tanıtıcı reklamlar
-Güzel kadınların soyunması
-Sevgili yokken çıkma teklifi kabul etmemek
-Çocuk doğurmak
-Hayvanlara yamuk yapmak
-Sürekli çemkiren bir anne olmak
-Okul
-Dogmatizm
-Pragmatizm
-Metallica'yı hala Türkiye'ye getirtmek
-Psikoloji bozmak
-Para
-Kötü ingilizce konuşmak (örn; ı ve İ'nin ingilizce olmadığını bilmemek)
-Kıskançlık
-Kopyacılık
-Kelly Brook gibi taş olmak (örn; selülitsiz, yağsız bir vücut, mükemmel göğüsler, fıstık gibi bacaklar...senin allahın yok mu şırfıntı??!
-kaşlarını almak (erkeklerde tabi ki)
-her türlü Stereotype
-göt kaldırmak
-maden işçilerini çalıştırmak
-küstahlık (örn; RTE)
-aptal aptal konuşmak
-az düşünmek
-çok uyumak
-yollara tükürmek
-bencillik
-çalışmak
-Ağız açıkken yemek yemek
-Çakkıdı çakkıdı sakız çiğnemek
-Yalan söylemek
-Demet Akalın ve türevlerini dinlemek (ya da feysbukta paylaşmak)
-Ter kokmak
-Tuvaletini tutmak
-Cenaze törenlerinde yasa boğulmak (dinimizde herkes kendi istediği şarkı eşliğinde gömülür, isterse yakılıp kül haline getirilebilir)
-Sirk gibi yerler açmak, buralarda çalışmak
-Özelliklerinden bi bok bile anlamadan pahalı telefon almak
-Call of Duty oynamak
-Çakma esmer olmak
-Terk etmek
-3500 liradan az maaş vermek
-Fenerbahçe'yi tutmak
-Samimiyetsizlik
-Belirsizlik
-Ağlamak



Sevaplar
+Sanat filmi izlemek (örn; 15 dk'da 2 cümle kurulanlarından)
+Taş gibi ağbilerimizin soyunması (Kıvanç Tatlıtuğ, Kaan Urgancıoğlu, Emre Canpolat, İhsan Tarkan vs.)
+Kendinden vermek
+Doğum kontrolü
+Hayvanlara bakmak, hayvanları sevmek, hayvan almak, hayvanlarla ilgilenmek
+Anneyi susturabilmek
+Tembellik
+Yüksek ses müzik
+Uçan araba gibi hayırlı icatlar üretmek
+Her türlü içkiyi içmek
+Yabancı & iyi müzisyenleri Türkiye'ye getirtebilmek
+Dil Öğrenmek
+Kendi kendini tedavi etmek
+Sevişmek
+Nev'i şahsına münhasır olmak
+Kitap okumak
+Barcelona taraftarı olmak
+Messi'yi sevmek
+Montla sıçmak
+Yemek yemek
+Dürüst davranmak
+Müyz dinlemek
+Temiz kokmak
+Günde en az iki kere işemek
+Evlat edinmek
+Guitar Hero oynamak
+Çakma çanta kullanmak
+Terk edilmek
+Aşk acısı çekmek
+3500 liradan fazla maaş vermek
+Galatasaraylı olmak
+İçtenlik
+Kararlılık
+Sevmek
+Kendini sevdirebilmek
+Gülmek
+Platonik Aşk (Düzeltildi : )