29 Temmuz 2010 Perşembe


Unutulmaz şiirlerin, romantik klasiklerin, [klasik romantiklerin mi demem lazım? ayırt edemedim bunu şu anda, kafam dağınık] duygusal filmlerin, şarkıların sahipleri genelde erkeklerdir. Kadınların daha duygusal, erkeklerin daha mantıklı hareket ettiği iddiası neredeyse bilimsel olarak kabul edilen bir gerçek haline dönüşmek üzereyken nerede hata yapıyoruz, bu beceriksizliğin sebebi nedir diye kendi kendime sormaya başladım...
____________________________________________________________________

Erkekler için nedenler hiçbir zaman varlığını yitirmez. Örnek alalım K ismindeki erkeği. K, kariyer isteyen biri. Neden? Çünkü kariyer yaptığı vakit; insanlar ona saygı duyacak. Daha çok parası olacak. Zengin erkeklerin altına girmek için çabalayan birçok kadın olduğunu da biliyor. Kadınların onu gerçekten K olduğu için sevip sevmediğini düşünme ihtiyacı hissetmeyecek. Çünkü egosu & malum organı kabardığı için kendince mutlu olacak K...
____________________________________________________________________
E isminde bir erkek...Evlenmek istesin. [Mümkünse helal süt emmiş bir kızla : ) ] E erkeği %99 beceriksiz bir adamdır. Her Türk erkeği gibi annesinin elinde büyüdüğü için işlerini daha fazla tek başına halledemeyecektir. Kendine bir ev işçisi arıyordur.
Diğer bir ihtimal elinden yorulmuş, gerçek bi kadınla düzenli seks istiyordur.
Bir başka ihtimal kendisi gibi bir sevgilisi vardır, türlü tehditlerle evliliği empoze etmektedir. E'nin başka çaresi kalmamıştır. Yani bu beceriksiz erkek bir şeyler başarmak için evlenmek istiyordur.
____________________________________________________________________
G adındaki erkeğimiz güzel bir kadının peşinde olsun... Bu sevdiğini sanan erkeğin de bir sürü sebebi vardır. Ama düşünemeyecek kadar acizdir... Bunlardan en önemlisi kadının güzel olmasıdır. [Biyolojik sebeplere girmeyeceğim] Bir kadın güzelse onun peşinden kendisi gibi düşünen erkeklerin gideceğini bildiğinden ''ben başarmalıyım'' arzusuna kapılmıştır. [Erkekler aslında kıskanç da değildir. Kadının hoşuna gittiği için rol yaparlar. Ya da iyimser bi ihtimal olarak; bu bahsettiğim ben başarmalıyım arzusundan dolayı sevdiklerini ve dolayısıyla kıskandıklarını zannederler] Bu arzu o derece büyüktür ki; G kendini içki masalarına atmıştır.
Kadınla yatana kadar kul köle olan G, ertesi sabah bir yabancıya dönüşecektir. İlişkinin monotonlaşması, heyecanını kaybetmesi G için ''seksin azalması yani vericinin ayarlarının bozulması'' demektir...Çünkü G başarmıştır.
____________________________________________________________________
B, bakire kız tutkusunda olan bir erkek olsun. B, nasıl ki bir spor arabaya, bir lüks daireye, bir 'Mülk'e sahip olmak istiyorsa bakireye de aynı arzuyla kavuşmak istiyordur. Üzerinde hak iddia edeceği bir mülk olarak görüyordur..
Hani herkesin aklından ''hiç ayak basılmamış yer var mıdır?'' diye bir soru geçmiştir muhtemelen. Buradaki arzuya ego hakimdir, BEN basayım. Bir hiç olduğumu bana unuttursun bu iz. Halbuki bıraksa orayı tertemiz? Biraz egosundan arınsa ve sahte mutlulukları için hiç kirletmese o temiz yerleri...Zaten gerçekten keşfetmek için gelse o yollar kendiliğinden açılacaktır, ah ama bir bilse..
____________________________________________________________________
Julien Sorel de bir erkeğin elinden çıkmış bir karakterdir. Çünkü Stendhal erkektir & dürüsttür. Julien Sorel'i gerçek yapan da odur. Çalkantılı ruh hali, herkesi ve her şeyi yükselmek için birer basamak olarak kullanma isteği ezikliğinin ürünüdür. Bu tutkuya öyle dalmıştır ki asıl gerçekliği yani aşkı görmezden gelebilmiştir. J. Sorel kendinden sık sık nefret ettirir çünkü çok gerçektir...
Kendisine deli gibi aşık bi kadını, gerçek aşkı yakalama ve zamanında yaşama fırsatını sırf hırsları uğruna yok saymıştır. Julien'i başarı tutkusu, Madame de Renal'i ise aşk kör etmiştir...
____________________________________________________________________
Evet sevgili Lokur; G, K, E, B, J ve binlercesi...Bu kişilikler için sevmek yoktur. Çünkü kadın sever, erkek başarmak ister...
K için huzur budur, E'nin ise huzursuzluğu hiçbir zaman peşini bırakmayacaktır.. Sonuçta iki tarafta sınıfta kalır. Ama başarı nedir? Gerçek mutluluk nedir? Nerede bulabiliriz? Bu soruların cevabını düşünmekte fayda var belki de...
Daha ne kadar Chuck Bass'i kovalayacağız sevgili Blair Waldorf?


derinden not: bir de bu %90'lık genellemelere girmeyen erkekler vardır ki büyük ihtimalle bunu okuyordur. [keh keh keh] Kendilerini tebrik eder, bu yazının dışında tutar, gözlerinden öperim.

4 yorum:

  1. neyse ki dipnot kısmında gönlümü almayı başardınız Merve , o yüzden olumsuz yorum yapmak istemiyorum , aynı zamanda gerçekten çok yerinde saptamalar olduğu kanaatindeyim :) çeşitli eklemeler yapılabilir ya da karşı atağa geçilebilir ama doğruya da doğru demeyi bilmelidir insan di mi di mi ?

    YanıtlaSil
  2. bunların hepsi aynı şekilde kadınlar için de söylenebilir pek tabii ki.

    YanıtlaSil
  3. kadınlar için de söyleyiniz, bi güzel tartışalım o zaman sevgili Adsız : )

    YanıtlaSil
  4. sevgili Genco bardağın dolu tarafına bakma hususunda çok başarılısınız : )

    YanıtlaSil